Tarkan Ersin, ağabeyinin haksız yere fetöcü yargı mensupları tarafından linç edildiğini ifade ederken bu süreci şöyle anlattı;
“Ağabeyim Altan ERSİN, 2004-2008 yılları arasında Çorlu Belediye Başkanlığı yapmıştır.
O dönemde Çorlu başsavcısı olan, şu anda ise FETÖ kapsamında cezaevinde olan O. Ç. 2004-2009 yılları arasında Çorlu Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yaptığı dönemde tüm haksız yargılamalar yapılarak ağabeyim Altan ersin ve birçok belediye çalışanı ile partili arkadaşının mağdur olmasına sebep olmuştur.” dedi.
Tarkan Ersin ağabeyi Altan Ersin´in “MANEVİ TAZMİNATIN GERİ İADESİ” VE “YENİDEN YARGILANMASI” amacıyla avukatları tarafından yargıya yaptıkları yazılı savunmayı gazetemizle paylaştı.
İşte o savunmanın tam metnini aynen yayınlıyoruz;
Aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere, müvekkilim tarafından yapılan bir basın açıklamasında, dönemin Başsavcısı O. Ç. ilişkin bazı ifadeleri nedeniyle açılan manevi tazminat davası neticesinde, müvekkil tarafından, karşı tarafa 20.000,00 TL´si anapara olmak üzere, yargılama giderleri ile birlikte toplam 35.200,00 TL ödeme yapılmıştır.
4) Karşı tarafın manevi tazminat talebi, yerel mahkeme tarafından tamamen kabul edilmiştir. Hukukun temel ilke ve istikrar kazanmış içtihatlarının yerle bir edildiği ve eksik bir incelemeye dayanan bu karar, tarafımızca temyiz edilmişse de Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından; iki üyenin çok açık, net ve anlaşılır bir şekilde kaleme almış oldukları muhalefet şerhlerine rağmen, diğer üç üyenin oyçokluğu ile onanmıştır. Ancak, gel zaman- git zaman, bu hukuka aykırı kararın onanmasında emeği geçen üç Yargıtay Hâkimi ile dönemin Başsavcısının isimlerinin aynı listede alt alta olması, bizi hiç şaşırtmamıştır.
5) Hal böyle olunca, adaletin er ya da geç ama bir gün mutlaka tecelli edeceği inancıyla, söz konusu kararla ilgili olarak, “YARGILAMANIN YENİLENMESİNİ” talep etme gereği doğmuştur.
6) Şöyle ki; müvekkilim o dönemin belediye başkanı Altan Ersin, kendisi hakkında yapılan bir telefon dinlemesinin usulsüzlüğü ve açılan bir soruşturmada da bilgilerin hukuka aykırı olarak basın ile paylaşıldığı gerekçeleri ile Başsavcı hakkında HSYK´ya şikayet yoluna gitmiş ve manevi tazminat davası açmıştır. Ancak bu hareket, müvekkilim açısından, deyim yerinde ise adeta sonun başlangıcı olmuştur.
7) Müvekkil, bu tazminat davasının açılmasından tam iki hafta sonra, önce gözaltına alınmış ve dört gün sonra 24.06.2008 tarihinde tutuklanmıştır. Bunu takip eden bir yıl içerisinde, Cumhuriyet tarihi boyunca eşi görülmemiş bir süreç işletilmiştir. Müvekkil hakkında yaklaşık olarak 48-49 civarında soruşturma dosyası açılmış, bilebildiğimiz kadarıyla 16 Ağır Ceza Davası, 23 Asliye Ceza Davası ve 4 Sulh Ceza Davası olmak üzere, en az 43 farklı ceza dava açılmıştır. Bunların yanı sıra, karşı taraf, müvekkil tarafından açılan tazminat davasına da “karşı dava” açarak, 20.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir.
8) Böyle bir ortamda, tarafımızca açılan tazminat davasının hiçbir şekilde yürütülmesi mümkün olmadığından, açmış olduğumuz bu davadan, daha sonra vaz geçmek zorunda kaldık. Ancak, karşı taraf, kendi açtığı davaya devam ederek, pek tabii ki, istediği sonucu elde etmiştir.
9) Karşı tarafın manevi tazminat konusu yaptığı olay, müvekkilin tutuklanmadan kısa bir süre önce, 09.06.2008 tarihinde yapmış olduğu basın açıklamasıdır. Açılan tazminat davasında, müvekkilimin şu ifadeleri kullandığını ileri sürülmüştür:
Şüpheli Başsavcı,
Fettullah Gülen Cemaati ile ilişkilendirilme,
Operasyonların Fettullan Gülen´in sanayi şehri Çorlu´yu ele geçirme çabası olduğu,
Başsavcının amacının da bu kurumlara hizmet etmek olduğunu,
Taraflı düşündüğü, bizans oyunlarına başvurduğu,
Gizli güçler adına hareket ettiğini,
Operasyonların belediyeyi ele geçirme operasyonu olduğu,
Sığınacak bir gölge dahi bulamayacağı.
Bu açıklamaya ilişkin olarak, görüntü kayıtları dosyada bulunmaktadır. Yargılama sırasında, tüm taleplerimize rağmen, bu kayıtların çözümünün yaptırılmasına dahi gerek görülmemiştir.
10) Oysa müvekkilim, bu basın açıklamasında, Vatan Gazetesinde kendi hakkında çıkan bir haberle ilgili olarak kamuoyunu aydınlatmak istediğini belirtmiştir. Ayrıca, başsavcı hakkında HSYK´ya şikayette bulunduğunu ve tazminat davası açtığını söylemiştir. O. Ç.´den dinlemelerle ilgili açıklama istediğini dile getirmiştir. Bunun devamında, o günlerde internet üzerinden yayın yapan Sol Günlük Siyasi Gazete adında bir sitede çıkan haberi aynen okuyarak konuşmayı şu şekilde tamamlamıştır : “değerlendirmesini kamuoyuna bırakıyorum. Yazı insanı çok ciddi kuşkulara itiyor. Belediye açık, şeffaf bir kurumdur. Buyursun gelsin, ben bilgi vereyim”.
11) Yerel mahkemenin vermiş olduğu karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Kararın onanması yönünde oy kullanan üyeler A. K A. A ve H. K´dır.
12) İşte tam da bu noktada HSYK Genel Kurulunun 24/08/2016 Tarihli ve 2016/426 Sayılı Kararı İle Meslekten Çıkarılanlara İlişkin Gerekçeli Karara bakmamızda yarar vardır. Bu listede 2847 hâkim ve Cumhuriyet savcısının isminin yazılı olduğu görülmektedir.
13) Öncelikle, bu listenin, 667 Sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/1´inci maddesine atıf yapılarak; ´Terör örgütlerine veya Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen hâkim ve savcıların listesi olduğunu belirtmek isteriz. Gerekçeli karar toplam 63 sayfadan ibaret olup, bu gerekçe okunduğunda, müvekkilimin o dönemde yaptığı açıklamarın, gerekçeli kararda yazılanlar dikkate alındığında, çok hafif kaldığı açıkça görülmektedir.
14) Nitekim, bu listede karşı taraf O. Ç. ve Çorlu´da birlikte görev yaptığı eşi H. Ç. gene aynı dönemde Çorlu´da görev yapan Cumhuriyet Savcıları Ö. B. ve bu davada da tanık olarak dinlenen E. Ş. (eşi F. Ş. ile birlikte) yer almaktadır. Ancak, bizce en ilginç ve şaşırtıcı olan durum ise kararın oy çokluğu ile onanmasında emeği geçen ve isimleri yukarıda belirtilen diğer üç Yargıtay hakiminin de bu listede yer alması olmuştur. Nitekim, biz şahsen o dönemde verilen bu kararın Yargıtay tarafından onanmasını hiç anlayamamıştık. Fakat, HSYK Genel Kurulu´nun ihraçlarla ilgili kararını okuyunca, dava konusu kararın da hangi gerekçelerle onanmış olduğunu anlamış olduk.
15)Yukarıda arz ve izah edilen nedenler, yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurma gereği doğmuştur.
