EDA NUR IŞIKSAL

Tarih: 10.10.2018 11:27

“Gökyüzü ne renk?” dedim çocuğa. “Mor!” dedi.

Facebook Twitter Linked-in

Oysaki bugünlerde kime sorsam bu soruyu mavi diyor.

 İşin aslı ise çocuk haklı. Şu an gün batımı mor, yanındaki bulut turuncu, ortadan geçen bir de pembelik var.

O zaman sevgili okurlarım gökyüzü neden mavi?

Çünkü ezberlediklerimizle, sürü psikolojisi içinde aynı yaşamaya alıştık. Bakıp görmemeye, konuşup dinlememeye, yazıp okumamaya alıştık.

Sanki gökyüzü mavi değil de bugün gri desek “öteki” kalacağız. Oysaki bir başka gerçek var ortada: Herkes kendi dünyasındaki yalnızlığında yaşarken etrafındaki kalabalığa gülümsüyor. Kimse saf değil.  Süslü detaylar içinde bir öz var sadece ama onu fark edemeyecek kadar kalabalık yalnızlıklara sahibiz. Sevdiğimiz insanların kan gruplarını bilmek yerine maaşlarını biliyoruz. Saatlerimizin markaları çok uzun süredir “zaman” kavramından daha önemli oldu. Sıkılmaya vakti olan karakterlerimizin birbirini anlamaya vakti kalmadı. Hatta belki de kendimizi bile anlayamaya…

Şimdi ise tavsiyelerim eleştirilerim bir kenara sadece birkaç dileğim var:

Gökyüzünün gerçek rengini bir çocuk gibi görebilme ve söyleyebilme cesaretini,

Sokaktaki renklerle mutlu olacak kadar duru olmayı,

Zamanın  içinde keşfedilecek milyarlarca detayı ipleri keserek arzulamayı,

Sevdiklerimizin ellerini ise nedensiz bir sabah tutup “İyi ki!” diyebilecek kadar şükür edebilmeyi,

En önemlisi ise kalabalık yalnızlığımızda kendimizi bularak gökyüzünün rengini tartışan kalabalıklar olmayı diliyorum.

Kendime ve sizlere.  (Çocuklar hep bir istisna…)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —