Bir Ege Kasabasını Ayağıma Getirsem
Şu yoğun iş tempolarımızda, yorucu eğitim hayatlarımızda biz Egeye gitmesek de o bize gelse nasıl olurdu? Şöyle bir denize vursak kendimizi Boylu boyunca bir marina, tekneler, yatlar ve arkadaki o mükemmel balık kokusunun yanında enfes şaraplar ve sabah kahvaltısında çeşit çeşit reçellerin yanındaki minik kurabiyeler, arkasından da bir Türk kahvesi Yeşilin, mavinin, doğalın, sıcaklığın en derinleri
Şu an hepinizin gözleri önünde bir sahne canlandığının farkındayım ama çok üzgünüm ki bu haftaki konuyu açıklayabilmem için o sahneyi yıkıyor ve sizi gökyüzündeki bu sahneden şehrimize indiriyorum. Nerden nereye değil mi? İşte bu hafta anlatacağım şey de bu. Egeye yakın Marmaranın en verimli, en güzel topraklarında yaşıyorum. Yunan kültürüne yakın, balığın, rakının, şarabın bol, yeşilin, mavinin, kumsalın en değerli olduğu yerlerden birindeyim ama ben şu üst paragrafta bahsettiğim Ege kasabasındaki gibi bile hissedemiyorum kendimi. Bakıyorum da olanaklar tamam, güzellik tamam. Ne eksik siz söyleyin bana. Marina neden boş, deniz neden kullanılamıyor, balık restoranları nerde? Farkındayım biz bir tatil kasabası değiliz, biz bir şehiriz. Peki o zaman bu bahsettiklerimi de içinde barındıran çok daha büyük bir merkez olmamız gerekmez mi? Olanakları belki de daha azken bizleri bayram seyran demeden kendine çekiveren bu yerler bunu başarabilmişken ilk köşe yazımda da olduğu gibi bir kez daha soruyorum biz Neden Başaramıyoruz?
Bayram haftasına geldiğimiz şu günlerde, Ege bizlere gelemediğine göre sanırım vakit önce ailelerimizle bir arada olmak sonra da bir Ege kasabasında, fonda bir müzik, arkada deniz, masada balık vaktidir Şehrimiz için ise çalışmak, gelişmek, hayal etmek ve onları gerçek kılmak adına uğraşma zamanıdır. Kim bilir belki de bir gün bizler de bambaşka bir Tekirdağa uyanırız da onlar bizlere ah bir gelebilse Tekirdağ buralara derler Herkese sevdikleriyle huzurlu bayramlar dilerim